BİZ...
İnsanların büyük bir kısmı gündelik hayatın koşturmacasıyla ömür tüketirken kendi varlıklarını unutup gidiyorlar. Böylece hayat denilen cümlenin öznesi değil ancak nesnesi olabiliyorlar. Bazıları için Fenerbahçe'nin şampiyonluğu kimi için vitrindeki o elbiseyi alabilmek her şeyden daha önemli.
Geçenlerde Tuzla'nın dar bir sokağında yürürken park etmiş bir araba gördüm. Kırmızı renkli eski model bir kaplumbağa. Arabanın arka camındaki bir söz dikkatimi çekti: “Hayatta beni sollamaktan daha büyük ideallerin olmalı.” diyordu.
Kim bilir kaç sürücü, bilmem kaç model, bu arabayı sollamak için amansız bir mücadeleye girmişti…
Bizler insanlık bahçesinde boy atan fidanlarız. Geldiğimiz zaman boşluk dolduran değil gittiğimizde "yeri doldurulamayan" olmak için çabalayanlarız. Varlıklı olmak için değil 'Var olmak' için çalışıyoruz. Var'lığımız 'var eden'e armağan etmek için çalışıyoruz.
Gayemiz; nesl-i âti destanını yazacak kaleme mürekkep olmak; Toprağın bağrına düşen "CEMRE"ler gibi
Medeniyetlere desen veren "EMRE"ler gibi
Yarınlara ruh vermek...
“Dava muvaffak olsun da varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun,” diyenlerin, “Bir gün akşam olur biz de gideriz / Kalır dudaklarda şarkımız bizim,”
diyerek ardında iz bırakanların izindeyiz.
Karamsarlığa gerek yok. Bağımsızlık marşı “Korkma!” diye başlayan bir milletin karamsar olmasına gerek yok.
Ne dersiniz, istesek başaramaz mıyız?