Her sabah hesabınıza 86.400 saniye yatırılır. Her akşam iyi bir amaca yöneltemediğiniz harcamalarınız kayıp hanenize yazılır... Kalanı hesabınıza eklenmez. Fazlası olmaz. Her gün yeni bir hesap açılır... Her gece, kullanılmayan yakılır. Kayıp sadece size aittir. Geriye dönüşü yoktur. Sizin için kullanabileceğiniz sonsuz “şimdi” vardır ve yalnızca bu hesabı kullanabilirsiniz.
Yatırımınızı sağlık, başarı ve mutluluk gibi alanlarda azami kârı sağlayacak şekilde planlayın. Saat hiç taviz vermez. “Günü kullanın”.
Bir dakikanın önemini, o dakika yüzünden treni kaçırana sorun. Bir saniyenin değerini, an farkıyla bir kazadan kurtulana sorun. Bir saniyenin binde birini, Olimpiyat Oyunları’ndan gümüş madalyayla dönen atlete sorun.
Sahip olduğunuz her anı değerlendirin. Ve hiç aklınızdan çıkarmayın… Zaman beklemez kimseyi. Dün gömüldü tarihe.
Yarın? Bilemezsin ki! Bu gün “armağan” size!
Duvara süs niyetine (!) astığımız, kolumuza aksesuar niyetine taktığımız saatin tik takları her saniye sesleniyor bize: “ömür sermayesi tükeniyor dostum!” Diye...!
Zamanı ne güzel anlatıyor, Necip Fazıl:
“Çın çın on iki hece, / Çaldı bir eski saat. / On ikide her gece, / Bana diyor ki, saat:
Dün, bugün yarın siz, biz, / Bu yayın içindeyiz; / Onu yüzyıl sayın siz, / Ömür on iki saat...”
Şu on iki saatlik ömürde, güneşin doğuş ve batışını kimse durduramıyor dostum!
Haydi, elindeyse “tut güneşi”, gitmesin...