Tayfun Gibi Trafik
TRAFİK sıkıntısı, çilesi, krizi, problemi İstanbul halkının çok büyük kısmı için bir âfet ve felaket haline gelmiştir. Milyonlarca insanımız günde üç dört saat kaybediyor. Üstelik ruh sağlıkları da sarsılıyor, morallerinde çöküntü oluyor, strese düşüyorlar, ülke iktisadı zarar ziyana uğruyor. Bu ne korkunç kayıptır.
Bazı ülkelerin başına tayfun felaketleri geliyor, üç beş bilemediniz on gün sürüyor, sonra gidiyor. Bizim trafik felaketimiz öyle değil. Bütün iş günlerinde devam ediyor.
Devleştirilen İstanbul’un büyük küçük, geniş dar bütün yollarında sabahları ve akşamları milyonlarca otomobil, içinde sadece sürücüsü olduğu halde seyr ediyor. Beş kişilik otomobillerde sadece bir insanın bulunması ne büyük bir israftır. Yollar yetmiyor… Yakıt ziyan oluyor… Otomobilden, beşte bir yararlanılıyor…
Paraya vurursanız, trafik sıkıntısı dolayısıyla kaybedilen zaman, harcanan yakıt, yekûn olarak milyarlarca doları buluyor.
Bu trafik tayfununun çilesinin sıkıntısının belasının çaresi çözümü yok mudur? Vardır ama bir türlü bu çare ve çözümleri bulup hayata uygulayamıyoruz.
Medenî kuzey ülkelerinde, mesela Hollanda da Danimarkada büyük şehirlerde bisiklet çok yaygınmış, yaya kaldırımlarına paralel bisiklet yolları varmış. Bizde bu da yok.
Niçin bu kadar çok otomobilimiz var ve halkımızın büyük kısmı otomobili niçin bir statü haline getirmiştir?
Vatandaşa, evden işe, işten eve toplum taşıma vasıtalarıyla gitmesi söylenince suratı asılıyor, “Ağabey ben insan değil miyim?” cevabını verebiliyor. Sabah iki saat, akşam iki saat çile çekecek, yine ille de tek başına kendi otomobiliyle gidip gelecek. İnsanlık, medeniyet anlayışı böyle olan kimselerle tabiî ki, trafik meselesi çözülmez.
İnsanı insan yapan otomobil, lüks televizyon, müzeyyen mesken, markalı giysiler değildir. İnsan ilimle, irfanla, bilgelikle, sanatla, kültürle, yüksek ahlak ve karakterle, hayır yapmakla yücelir. Bunlar olmazsa, otomobili cafcaflı da olsa yükselemez, hattâ alçalır.
Evet, bugünkü İstanbul trafiğinin sabah ve akşam saatlerinde bir bela, afet, felaket, mecazî mânada tayfun haline gelmiş olduğunu söylemek kesinlikle bir mübalağa=abartma değildir. Yaşıyoruz, görüyoruz.
Ölümden başka her şeyin çaresi olduğuna göre bu trafik belasının da elbette çareleri ve çözümü vardır. İdarecilerin, sorumluların bunları arayıp bulmaları ve hayata uygulamaları gerekir.
Bu yazıyı niçin yazdım biliyor musunuz? Geçen haftalardan birinde, alış veriş için gitmiş olduğum Kumkapıdan Sultanahmette birkaç kilometre ötedeki evime tam bir saatte dönebildim. Trafik, mıh çıkını gibi kilitlenmişti. Böyle rezalet olur mu?
İstanbulu bu kadar büyüten, trafiği bu hale getiren zihniyeti affetmiyorum. Bir vatandaş olarak hakkım haram olsun.
24.01.2015 MEHMET ŞEVKET EYGİ